top of page

Aslıhan Güçlü

    

Çiğli​

Yirmi yılı aşkın bir süredir, tüm İzmirliler gibi benim de ‘uzak’ olarak tanımladığım Çiğli’de yaşıyorum. Kent merkezinin dışında küçük bir köy olarak kurulan, önceleri Türkiye ve Yunanistan arasındaki nüfus mübadelesini takiben Balkan göçmenleri, 1966 yılında da Muş Varto’da gerçekleşen deprem sonucunda evsiz kalan vatandaşlar için yeni bir yerleşim alanı olarak genişlemeye başlayan Çiğli, zaman içerisinde aldığı başka göçlerle de bugün yapılaşmanın İzmir’de en yoğun yaşandığı bölgelerden biri haline gelmiş durumda.

 

Bitmek bilmeyen inşaatlarıyla büyük bir şantiye gibi görünen Çiğli, aslında barındırdığı farklı ekosistemler, otlak sahaları, Eski Gediz Deltası gibi koruma altında olan kıyı şeridiyle doğal yaşamı da zengin bir bölge. 1886 yılında, İzmir Körfezi’ni doldurmasını engellemek amacıyla Gediz Nehri’nin yatağının değiştirilmesi sonucunda ortaya çıkan Eski Gediz Deltası’nın içinde Çamaltı Tuzlası ve İzmir Kuş Cenneti de bulunuyor.  İzmir gibi büyük bir metropolle iç içe yaşayan delta, oluşturduğu dalyanlar, çamur adaları, tuzcul çayırları ve flamingolarıyla benzersiz bir ekolojik sisteme sahip. Buna rağmen kıyı kullanımı oldukça az olan Çiğli’de yaşam, daha çok Yamanlar dağ silsilesi üzerinde kurulan toplu konutlar ve siteler içerisinde sıkışmış bir vaziyette.

 

1990’lı yıllardan itibaren aldığı göçlerin artması, demografik yapısını değiştirerek Çiğli’nin küçük bir köy yerleşiminden toplu konutlar ve sitelerden oluşan büyük bir banliyöye dönüşmesine neden oldu. Çiğli’deki bu dönüşüm, aynı zamanda insan müdahalesiyle doğanın değişimine şahit olmama neden oldu. Uzun bir süredir burada yaşayan biri olarak her geçen gün bataklıkların, meraların ve otlakların işgal edilerek yapılaşmaya açılmasını gözlemleme imkânı buldum. Bu nedenle projemde, insan müdahalesiyle değişen coğrafyaya odaklanarak bu yapısal değişimi gözler önüne sermeyi amaçladım.

bottom of page