Cansu Pelin İşbilen (*)
Mahalle Üzerine
Bir konu hakkında yazacağım zaman, konuyla ilgili kelime ve kavramların sözlük anlamına ve tarihçesine bakarak başlamak bana iyi gelir. Ancak ‘mahalle’ kelimesinin sözlükteki (1) anlamına baktığımda, “Bir şehrin bir kasabanın, büyükçe bir köyün bölündüğü parçalardan her biri” ve “Bu parçalarda oturan insanların tamamı” olarak karşıma çıkan anlamlar bana yetersiz geldi. Ben de kelimenin tarihine bakma ihtiyacı hissettim: Karşıma çıkan çeşitli kaynaklardaki ortak bilgi, mahallelerin ortaya çıkışının aile bağları ve dinî ritüellerle ilişkili olduğu yönündeydi. Hatta, dilimize Arapça’dan geçmiş olan ‘mahalle’ kelimesi, Arapça’da (mahalla) ‘yerleşmek, işgal etmek’ anlamlarına geliyormuş. (2) Osmanlı İmparatorluğu’nda ‘mahalle’ etnik ve dinsel farklılığa göre biçimlenmiş en küçük idarî birim olarak tanımlanmış ve Müslüman mahallelerinde imamlar gayrimüslim mahallelerinde ise kocabaşılar ve papazlar tarafından yönetilmiş. Her mahallede ibadet yeri, okul ve kahvehane gibi çeşitli ihtiyaçlara yönelik mekânlar bulunurmuş. Buradan yola çıkarak, ‘mahalle’nin bir yeri ve adresi tarifleyen bir kelimenin ötesinde bir kültüre işaret ettiğini söylemek çok yanlış olmaz diye düşünüyorum.
Günümüzde mahalle, 5393 Sayılı Belediye Kanunu'na (3) göre, belediye hizmet sınırları içinde, ihtiyaç ve öncelikleri benzer özellikler gösteren ve sakinleri arasında komşuluk ilişkisi bulunan idarî birim olarak tanımlanıyor. Kavram olarak yakın komşuluk ilişkilerinin kurulabildiği en küçük sosyal yapı olan mahalle, özel alan ile kamusal alanı içinde barındırarak kentlilerin hayatındaki en bilindik müşterek olarak varlığını sürdürüyor. Mahallede olup bitenler ile mahalleli arasındaki ilişkiler dinamik bir etkileşim yaratıyor. Bu dinamik etkileşimin zaman içindeki sürekliliği kişilerde aidiyetin, mahallede kimliğin oluşmasını sağlıyor. Edward Relph’e göre, bir yerin kimliğinin oluşmasındaki bileşenler fiziksel çevre, aktiviteler ve o yeri deneyimleyenlerin hislerinden oluşan anlamdan ibaret. (4) Bu bilginin ışığında, ‘mahalle’yi kendi mahallem üzerinden anlamlandırmaya çalışacağım.
İzmir’e ilk taşındığım sene, korunaklı evimde seçici geçirgen ve dışarısıyla bağı olmayan bir hayatım vardı. Bir süre sonra yemek, içmek, tesisat gibi gündelik ihtiyaçlar doğrultusunda yaşadığım çevreyi keşfetmeye ve ufak tefek rastlantılar aracılığıyla komşularımızla ilişkiler kurmaya başladım. Bir seferinde ocak ve fırın açıkken kapıda kaldım. Mahallemizde hem esnaf, hem de komşum olan çift bana yardımcı olmuştu. Bir başka gün, mutfaktayken biri bana seslendi; yan apartmana yeni taşınan kedisever komşum parmaklıklara çıkan kedilerimin düşme ihtimalinden dolayı endişeliydi. Bundan birkaç ay sonra, mahallede oturan yakın bir arkadaşım beni mahallemizde bir kafeye davet etti. Oraya daha önce hiç gitmemiş olduğuma üzüldüm. Bütün bu küçük rastlantılar, ben fark etmeden hayatımın başka anlarında yeni kurulmuş bağlar olarak karşıma çıkacaktı.
2020 yılına geldiğimizde, hayatın ritmi o kadar hızlıydı ki, salgının getirdiği kısıtlamalarla evlere kapandığımızda bir süre ‘hiçbir şey’ yapamamanın getirdiği suçluluk hissi içinde buldum kendimi. Yakın dostlarımın kurucusu olduğu Göçebe Akıl’ın (NomadMind) başlattığı podcast (5) serisinden Sarp Sözdinler ile gerçekleştirilen sohbetin getirdiği ilhamla, uzun zamandır ertelediğim şeyi yapmaya karar verdim: Apartmandaki her kapıyı çalarak bir whatsapp grubu oluşturdum. Haberleşmeye, problemleri paylaşmaya ve apartmandaki ihtiyaçları tartışmaya yönelik birbirimizle iletişime geçmeye başladık.
Ekibinde yer aldığım, sanat eserlerinin balkonlarda sergilenerek gündelik hayatla ilişkilendirilmesi fikri üzerine kurulu Balconnection (6) projesi için sanatçılarla görüştüğüm yer, aylar önce mahalleden arkadaşım aracılığıyla öğrendiğim o kafe oldu. Proje kapsamında bir sanatçının üretimi bizim balkonda sergileneceği zaman, komşularımızla ilk kez sanatsal bir etkileşime girdik; hepsi motive edici yorumlarda bulunmakla kalmadı, kimi komşularımızla sokakta gerçekleştirdiğimiz mini açılışta kutlama yaptık, kimileri ile eser üzerine tartışmalara girdik. Sergileme yapılırken, balkonumuzu gören diğer balkonlardan fotoğraflar çekmek için kedisever komşumuz ve yeni tanıştığım karşı apartmandaki komşularımız bana kapılarını açtı. Bu vesileyle uzun uzadıya sohbet etme şansına eriştiğim karşı komşumuzun çok yakında taşınacaklarını öğrendim; bina kentsel dönüşüm dolayısıyla yıkılacaktı. Birkaç hafta sonra işyerinden aldığım haberle karantinaya girmem gerekti. Mahallemizin muhtarı evde kaldığımdan emin olmak için beni her gün ziyaret etti. Birçokları bu durumu kontrol ve baskı olarak okuyabilir, ancak açıkçası o zor dönemde bana iyi geldi. Çünkü bizim muhtarımız neşeli bir kadın. Karantina bitti derken bir deprem yaşadık, çok korkunçtu. Depremin hemen ardından sokağımız hiç olmadığı kadar kalabalıktı. Evde kalacak mıyız diye komşularla birbirimizi yokladık. Kısa bir süre sonra iki yan binamızı boşalttılar; ağır hasarlı tespit edilmiş. Sokak kapatıldı. Evde kalmak ile sokağa çıkmak arasında gelip gittiğimiz, zor günler yaşadık.
Şeylerin tam ortasında, tıkanmış bir halde sadece durmaya ve bu yazıyı yazmaya çalıştığım, özel ile kamusal alanı içinde barındıran bir müşterek olarak mahalledeki deneyimlerimin bende oluşturduğu anlam üzerine düşündüğüm bu günlerden birinde üst komşumuz apartmanın bahçesinden topladığı bir avuç limonla çıkageldi. Limonun yaratıcılıkla ilişkili olduğu söylenir. Ben de o limonlardan bir tatlı yapmaya ve bu tatlı vesilesiyle onlarla olan bağlarımı yaratıcı bir sürece dönüştürme niyetiyle bir davette bulunmaya karar verdim. Bu davetle birlikte komşularımızla beraber, yaşadığımız yerden, olaylardan ve temas ettiğimiz insanlardan ilhamla aklımıza gelen fikirleri kamusal alanda görünür kılacağımız bir iletişim sürecine giriyoruz. Amacımız, iki bina aralığında olup bitenleri sokağa ve mahalleye taşırabilmek. Çünkü görünen o ki yaşadığımız yerin kimliğinin oluşmasında her birimizin katkısı var. Bunun için “en olumlu etkiyi yaratabileceğimiz yer”den, (7) mahalleden eyleme geçebiliriz.
Notlar:
(2) https://en.wikipedia.org/wiki/Mahallah
(3) https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5393.pdf
(4) ‘Place and Placelessness’, Edward Relph, Pion Limited, Londra, 1976
(5) https://www.spreaker.com/user/nomadmind/misafirodasisarp030420
(6) https://www.balconnection.com/
(7) ‘Müştereklerimiz, Paylaştığımız Her Şey’, Jay Walljasper, s.140, Metis Yayınları, İstanbul, 2014
(*) Mimar, sanatçı, kültür yöneticisi